İslam, insanlığın anlam ve değer arayışına çare olmak, acı ve kötülükleri sona erdirmek üzere tarih sahnesine çıkmıştır. Hz. Peygamber’in Kur’an’ın rehberliğinde, eşsiz bir örneklikle açtığı yol, Müslümanların büyük bir heyecan ve azimle sürdürdükleri mücadele sayesinde evrensel sınırlara ulaşmıştır. Bugün, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu milyonlarca nüfusa sahip ülkelerden, içinde az ya da çok sayıda Müslümanın yaşadığı farklı büyüklükteki topluluklara kadar İslam’ın ulaşmadığı çok az coğrafya bulunmaktadır.
İslam’ın yaklaşık 1400 yıllık sürede kat ettiği mesafenin boyutlarının en yoğun hâlini bireyde ve ailede olmak üzere köy, şehir ve devlet sathında görmek mümkündür. İnançtan eğitime, hukuktan bilim ve felsefeye kadar sosyal ilişkilerin bütün aşamalarında yaşanan dönüşümler, İslam’ın insanlığın problemlerine çözüm sunma ve yol gösterme kabiliyetine açıklık kazandırmaktadır. Müslümanların tarihteki başarıları, doğrudan ya da dolaylı olarak diğer kültür ve medeniyetleri de etkilemiş ve yaşadığımız asırdaki birikimin zeminini oluşturmuştur.

Ancak biz tarihte yaşamıyoruz ve Müslümanlar, gurur duyduğumuz yukarıdaki tablodan açık bir şekilde uzakta bulunmaktadırlar. Yaşadığımız asrın sorunlarıyla yüzleşmemek için tarihe hamasetle atıfta bulunmak ya da tarihte yaşananları işaret ederek birbirimizi suçlamak, sorunlarımızı artırmaktan başka bir sonuç vermemektedir. Bugün İslam dünyası, ahlaki çöküntü, yoksulluk, geri kalmışlık, cehalet, işsizlik, göç, çatışma, terör, haksızlık, mezhepçilik, hukuksuzluk, yolsuzluk ve gelir dağılımında adaletsizliğin yanında siyasal, ekonomik ve akademik bağımlılık gibi can yakıcı sorunlarla anılmaktadır. Çoğunun tarihsel kökenleri bulunan bu sorunların ortaya çıkmasında, Müslümanların zafiyeti kadar diğer inanç ve kültür mensuplarının bireysel ve sistematik müdahalelerinin etkisi tartışılmaya değerdir. Ancak tartışma götürmeyen gerçek, sorunlarımızı öncelikle kendi ellerimizle yaptıklarımızın karşılığı olarak görme idrakine varmanın zaruret arz etmesidir.
İslam dünyasında yaşanan sorunlarla cesaretle yüzleşip çözüme odaklanma, tabii ve beşeri imkânları değerlendirip bölgenin ve insanlığın hizmetine sunma hedefinde âlim, aydın, akademisyen, kanaat önderi ve yöneticilerin müstesna bir yeri vardır. Bir inanç sistemi ve dünya görüşü olarak tabii, meşru ve sürdürülebilir ilke ve hükümler teklif etmek suretiyle insanlık için güven ve merhamet iklimi temin etmek isteyen İslam’ın bu yöndeki hedeflerini gerçekleştirmeye en ehil olanlar sözünü ettiğimiz kesimlerdir. Bu bağlamda sosyal, kültürel ve bilimsel kapasiteleri artırmak, işbirliğine dayalı kurumsal modeller geliştirmek, açık uçlu müzakere ortamları oluşturmak son derece önemlidir.
Türkiye’de “İslam” kelimesiyle kurulan ilk ve tek devlet üniversitesi olan Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, bu bilinç ve hedefle çalışmayı ilke edinmiştir. Üniversitemiz, İslami İlimleri merkeze alarak, bilim ve teknoloji alanında uluslararası projelere imza atmayı hedeflemektedir. Kurumsal imkânlarını, İslam dünyasındaki sorunların konuşulduğu ve çözüm arayışına girişildiği platformlar için kullanmayı, kuruluş misyonu olarak belirleyen üniversitemiz yönetimi, bu yöndeki çalışmalara öncülük etmekten büyük bir heyecan duymaktadır. Üniversitemiz bu amaçla, İslam dünyasından ve dünyanın farklı yerlerinden seçkin âlim, düşünür ve kanaat önderini bir araya getirmeyi planlamaktadır. Ana başlığı Stratejik Müzakereler Forumu olan uluslararası etkinliğin bu yılki teması İslam Dünyasında İletişim ve Güven Arayışı olarak belirlenmiştir.
ÖNEMLİ TARİHLER
- Forum tarihi: 21-23 Kasım 2024
- Forumda tebliğ sunacak konuklarımızın tüm masrafları üniversitemiz tarafından karşılanacaktır.
- Forum iki gün sürecektir. 3. gün için bir gezi planlanmaktadır.